“Düşmanlıkları Türklüğe, büyük Türkiye ülküsüne ve yüce Allah'a imanadır.”

Merhum Galip Erdem; Ülkücü olmak bir nevi çileye talip olmaktı aslında diyerek şu ifadeleri kelimelere dökmüştür.

“Ülkücü dünya nimetlerinden yana nasipsizdir. Gözü yoktur ki, nasibi olsun. Bir lokma, bir hırka ona yeter. Paraya karşı o kadar müstağnidir ki, halkın hayretine sebep olur. Herkesin istediğini istemez, ne istediğini de herkes anlayamaz. Kendi zevkleri dışında zevk tanımayanların gözünde “zevksiz” bir adamdır! Küçümserler onu, hayatı anlamamakla, üç günlük dünyanın hakkını vermemekle itham ederler. Böyle davranışlara hiç önem vermez. Elverir ki, inandığına dokunulmasın!”

İşte dünden bugüne mücadelesi; vatan, bayrak, millet ve ülküsü; Kızılelma olanların anlaşılmamasını çok güzel şekilde ifade etmektedir. Peki, gerçekten de öyle midir?

Ülkü Ocakları ve MHP, Türklük idealleriyle bezenmiş olarak Alparslan Türkeş tarafından kökü maziye dayanan kutlu bir hareket olarak kurulmuştur. O günden bugüne her daim Türk milletinin yanında saf tutmuş; hainlerin, bölücülerin, millet ve devlet düşmanlarının karşısında dimdik bir kale gibi durmuş aksiyoner bir harekettir. Kurucu lideri Başbuğ Alparslan Türkeş, inanmış olduğu dava uğruna işkencelere tabii tutulmuş, içerisine kapatılan insanların kapı kapanınca yere çömelmek suretiyle belinden ve kollarından prangalara bağlandığı, uzun süreler aç susuz bırakıldığı tabutluklarda kalmış, çileler çekmiş, işkencelere dayanamayacak olanlara ise  “Türkeş” yaptı evladım dersiniz diyen koca yürekli, ilkelerinden ve ülküsünden asla taviz vermeyen büyük bir dava adamıdır. Başbuğ Alparslan Türkeş’ in rahmeti rahmana kavuşmasının ardından MHP’ nin başına; “Dünya başıma yıkılsa, aç kalıp muhtaç düşsem, yine namerde el açmam, yine de bu davadan dönmem, bu emanete leke sürdürmem.” diyen Dr. Devlet Bahçeli geçmiş, o da aynı ruh ve idealle çizgisinden asla taviz vermeden ülkesine hizmette bir serdengeçti olmuştur.

12 Eylül gecesinde kapısına tank çekilen tek siyasi parti olan MHP,  ülkemiz üzerindeki hain emellerinden asla vazgeçmeyen emperyalist güçler, şer odakları ve içerideki satılmış birçok “piyon” kalemin hedefinde olmuş ve olmaya devam etmektedir. Çünkü “Önce Ülkem ve Milletim” anlayışı sadece sözde değil bilakis eylemde olup emperyalistlerin önündeki en büyük engeldir. Nitekim 15 Temmuz 2016 hain darbe teşebbüsünde bu açıkça görülmüştür. Kimin nerede, kiminle pazarlık içerisinde olduğu muallakken, MHP’nin Lideri Devlet Bahçeli’nin emriyle genel merkezin ışıkları sabaha kadar açık tutulmuş, işgalcilere “Biz Buradayız.” mesajı en yüksek tondan verilmiş, “Kararan gecelere ışık, kararan kalplere nur, karanlık emellere sur!” olunmuş ve oyunlar bir kez daha bozulmuştur. MHP Lideri Sn. Dr. Devlet Bahçeli 30 yıl önce, 1992 tarihinde yapmış olduğu tarihi konuşmada tam da bugünlere atıfta bulunarak; “Gelin hep beraber Cumhuriyetimizin 100. Yılını Türk Yüzyılı olarak haykıralım.” diyerek Türk Birliği Ülküsünü dile getirmiş ve bunun için var gücüyle mücadele etmiştir.

Elbette Türk Yüzyılı fikriyatının dile getirilmesi karanlık güçlerin istemediği bir durumdur ve ömrünü Türk milletine adamış Devlet Bahçeli hedef olmuştur. Fetö televizyonlarında itibarsızlaştırma çabalarıyla yok sayılmış, kaset kumpaslarıyla  birçok iftiraya maruz kalmış, partinin erimesi ve milliyetçilerin dağılması için her türlü senaryo piyasaya sürülmüş ancak yapılanların hiçbiri kendisini yıldıramamış, doğruluktan doğru bildiğinden asla vazgeçmemiştir. Bölücülere cephe açmamak adına Başbakanlık teklifini elinin tersiyle itmiş, ortak olduğu Cumhur ittifakını desteklemek için hiçbir makam pazarlığında olmamıştır. Tek derdi ülkenin güvenliği, devlet düşmanlarıyla mücadele edilmesi olmuştur.

Seçimden önce kendisinden cami için bağış isteyenlere, “oy için” verdi demesinler diye, seçimden sonra o bölgede istediği oyu alamamasına rağmen kendi kişisel hesabından büyük miktarda bağış yapan, milletvekili maaşına dokunmadan hayır kurumları ya da zor durumda olanlarla paylaşan, sayısını belki kendisinin bile bilmediği birçok öğrencinin eğitim, öğretim ve sosyal hayatına dokunarak burs veren ve bunlar için reklam gereği duymayan, kibarlığı, nezaketi, dürüstlüğü, ilkeli ve bilge duruşuyla müstesna bir lider olmuştur.

Peki, hedef sadece Milliyetçi Hareket Partisi, sadece Devlet Bahçeli midir?  Rusya, Avrupa ve ABD’ye göre dünyanın en büyük gençlik yapılanması ve aynı zamanda en tehlikeli kurumu “Ülkü Ocakları’dır”. Çünkü Ülkü Ocaklıların; yürekleri, bedeli ne olursa olsun vatan için çarpan, imanlı, ihlaslı yiğitlerdir. Cennet mekân Başbuğ Alparslan Türkeş, “Gençliğimizi büyük bir savaş beklemektedir. Bozgunculuğa, tembelliğe, ahlaksızlığa, cehalete, yalancılığa karşı büyük bir savaş.” sözleriyle genç kardeşlerimizin emperyalist güçlerin hedefinde olduğunu net bir şekilde ifade etmiştir. İşte Ülkü Ocaklarının büyük bir özveri ve inançla gerçekleştirdiği; eğitim ve kültür faaliyetleri, ilimde, bilimde ve teknolojideki üst düzey atılımları, sınavlara hazırlanan gençlere sunduğu kaliteli ve ücretsiz imkânlarla her daim gençliğin yanında olmuş, emperyalistlerin oyunlarını bozmuştur ve bozmaya devam edecektir.  Ülkü Ocakları Türk milletinin 57. Alayı ve devletin sigortasıdır. Elbette Ülkü Ocakları ve Milliyetçi Hareket Partisi emperyalist güçlerin önündeki en büyük engeldir ve bir şekilde bertaraf edilmelidir. Bu amaç doğrultusunda her yolu mubah görmekteler, her türlü algı ve karalama operasyonlarını sınır tanımaksızın, ahlaksız bir şekilde vizyona sürmektedirler. Hedef Ülkü Ocaklarını kahpe terör örgütleriyle aynı kefeye koymak, kapatılmasını sağlamak, yöneticilere attıkları mesnetsiz iftiralarla itibar kaybı yaşatmak ve MHP’ ye bir şekilde darbe vurmaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkü Ocaklarının açıklarını aramada, iftira atmakta yarışa girenler, söz konusu hdp, pkk, fetö olunca üç maymunu oynamaktadır. Ancak akıllardan çıkarılmamalıdır ki camdan evlerde oturanlar nereyi taşladıklarına dikkat etmek durumundadır. Unutulmamalıdır ki şartlar ne olursa olsun Türk milletinin bozkurtlara güveni, inancı ve desteği rakamlarla açıklanamayacak kadar üst seviyededir. Çünkü bu dava dualıdır, şehittir, gözyaşıdır, bitmeyen mücadele vazgeçilmez yemindir. Karanlık odakların, “Düşmanlıkları Türklüğe, büyük Türkiye ülküsüne ve yüce Allah'a imanadır.” Ancak, Allah’a inanan, yüreğinde ülke sevdası olan her bir yiğit için söz konusu vatansa gerisi teferruat olacak ve bu karanlık odaklarla mücadele son nefer ve son nefese kadar devam edecektir.

 

HAKAN EROĞLU