Fatih Tezce'nin Kaleminden

Elinde okul karnesiyle eve geliyor çocuk. Çocuk biraz mahcup, çocuğun yüzünde saçlarının kıvrımlarından süzülerek akan güneş parçası kadar bir hüzün de var. Dokunsan ağlayacak dediğimizden…

Elinde okul karnesiyle eve geliyor bir başka çocuk. Çocuk sevinçli, çok sevinçli, çocuğun yüzünden okunuyor mutluluğu. Neredeyse havaya uçacak dediğimizden…

Tek olay, iki farklı çocuk, iki farklı öğrenci, iki farklı ev…

Bir başka evde bir başka muhabbet karne gününün akşamında: ”Sen yaparsın, sen harikasın, sen Allah’ın bir lütfusun!” Devam ediyor anne baba çocuğunu cilalamaya: ”Bak, komşunun çocuğunun notları ne kadar da düşük, vah vah!”

İçinde çocuk olan her evde farklı konuşmalar var o akşam. Ama farklı olmayan şu; çocuklarını bir başkasıyla kıyaslamak… Yanlış, çok yanlış, acayip yanlış…

***

Okul karneleri anne babanın değildir. Karne o çocuğundur, devamsızlık da o çocuğun, düşük notlar da o çocuğun, yüksek notlar da o çocuğundur.

“Aman efenim o karne aslında şöyle yapmayan babanındır, böyle yapmayan annenindir” gibi saçma tezleri hiçbir zaman kabul etmedim. Karne ister basılı olarak eve gelsin, ister e (dijital) şeklinde olsun öğrencinindir.

Özellikle liselerde malumdur: Öğrenci yüksek not almışsa kendi almıştır, düşük not almışsa hoca vermiştir! Ne yani şimdi anne babanın hiç mi payı yok çocuk yüksek not alınca?

Eskiden karneler de saklanırdı. Pul koleksiyonu gibi karne koleksiyonları da vardı. Geçmiş zaman olur ki hayali cihana değer…

***

Çocuklarımızı notlarla büyütüp, takdir ve teşekkür belgeleriyle avutuyoruz. Ama hayat öyle değil… Okulları bitince başlıyor asıl nefes almalar…

Okul karneleri her şey demek değildir. Görsel Sanatlar notu 100 olan her öğrencinin ressam Bob Ross* olması gerekirdi. Ama öyle değil…

Okul karneleri önemsizdir anlayışı da yanlıştır. Hayata tutunmaya oradan başlar çocuk. Daha doğrusu anne baba ve yeri geldiğinde öğretmeni, eğitim hayatının bir dağ olduğunu varsayarak karneler vasıtasıyla çocuğun zorlu tırmanışına yardım etmelidir.

Denge, orta yol… Hangisini derseniz… Burada bir çelişki yok…

***

E-okul icat olunduktan sonra karne heyecanının da bir önemi kalmadı. Şimdi alışveriş dijital, okul karneleri dijital, muhabbetler dijital… Çelişki burada ama modern dayatma bunu göstermiyor bize saatlerce ekranına baktığımız telefonlarda!

Kafamızı kumlara gömerek gerçeği inkâr edemiyoruz. Evlerinde özenle büyüttükleri, sabah akşam suladıkları çiçeklerine verdiği önem kadar kanından canından olan çocuğuna önem vermemek, sadece ve sadece çocuğun karnesine göre davranış göstermek ya da karnesine göre davranmak annelik de değildir babalık da değildir.

İtaat et mutlu ol tavrı henüz çocuklar için değil. Bağırarak ben buradayım diyen çocuğu görmeliyiz. Çocukların karne notlarına baktığımız kadar kalplerine bir bakabilsek keşke… Kalp kimde var acaba?

Fatih TEZCE

*Bob Ross:1983 yılında TRT’de yayınlanmaya başlayan ‘Resim Sevinci’ programıyla hafızlara kazınan ABD’li ressam.