Ne olacak bu memleketin hali…

Bizden öncekilerin bizim ve maalesef bizden sonraki nesillerin de aynı serzenişte bulunacağı bir söz ‘Ne olacak bu memleketin hali’

Her geçen gün şaşkınlık içinde seyrediyoruz yurdumuzda ki olan biteni. Mevcut iktidarı ölümüne savunan ne söylenirse kayıtsız şartsız inanan sorgulamayan düşünmeyen bir çoğunluk var. Öyle ki şu an ki ekonominin kötü olmasının tek sorumlusu olarak muhalefet partilerinin olduğunu düşünüyorlar hatta düşünmekle kalmayıp buna gerçekten inanıyor büyük bir kısmı. Ha birde dış güçler var tabi, bayrağımızı indirmeye ezanımızı susturmaya çalışan. Lozan da ki gizli anlaşmalardan dolayı madenlerimizi çıkaramıyoruz diyenler, çalıyor ama çalışıyorlar diyenler, belki hayatları boyunca geçmeyecekleri köprülere milyonlarca lira ödeyenler, ne yol yapmışlar be diyenler kaldı ki bu yolları yapmak zaten görevleri ve daha niceleri. Diğer tarafta ise ölümüne rakip olan bin sefer de yenilse yine karşısına çıkmaya kalkan aynı masaya oturan fakat anlaşmaya varamayan beceriksiz bir muhalefet ve bunun neticesinde artan sorunlar.

Mülteciler için yapılması planlanan evlerin yanında konut fiyatlarında ki artışlar.

Döviz ve altın da ki önlenemez yükseliş.

Bir tarafta Nas diyerek faizleri indirirken diğer tarafta kur korumalı mevduat hesaplarına vergilerimizle verilen milyarlarca lira faiz.

Hazine geçiş garantili yapılan köprülere, otoyollara ve hastanelere ödenen paralar.

Asgari ücretliye bu sene yapılan zam ve akabinde elektrik, doğalgaz ve diğer her şey de ki artış

Devlet kurumlarının açıkladığı enflasyonla halk olarak hissettiğimiz enflasyonun birbirinden çok farkı olması

Milletle alay eden ışıltılı bakanlar

Haciz batağında ki insanlar

Zenginliğine zenginlik katanların yanında daha fazla fakirleşen halk.

Ülkeden kaçmak isteyen aydınlarımız

Sosyal medya batağına sürüklenen Z kuşağı

Ve bütün bunlarla birlikte iktidara çalışan bir muhalefet

Aslında suçlu biziz yani halkımız, bizim bir an önce mevcut iktidar ve muhalefetten kurtulmamız şart bir futbol takımı tutar gibi siyasi parti peşinde koştuğumuz sürece daha çok canımız yanacak. Unutmayın ki gerçek güç biziz asıl olan bizleriz meclis binasında yer işgal edenler bizim vekalet verdiklerimizdir. Onlar meclis lokantasında birbirlerine ucuz yemek ısmarlarken biz kavgaya tutuşuyoruz. Karşımızda el pençe divan durmaları gerekiyorken biz onlara hak etmedikleri saygıyı gösteriyor ve biz el pençe divan duruyoruz. Efendiler aklımızı başımıza almanın zamanı gelmedi mi?

Bununla birlikte suçun çoğu yine bizde salgın hastalık süreciyle birlikte maske, kolonya ve eldiven fiyatlarında ki akla zarar artışlar gelecek olan zam felaketlerinin başını tutuyorlardı. Serbest piyasa ekonomisi yerini fırsatçılığın getirdiği haksız kazanç ekonomisine bıraktı ve iş şimdilerde yaşanan ev kirası krizlerine kadar geldi. Dolandırıcılık ve sahtekarlıkta bir numaralı millet olduk. Ne Müslümanlığımızın gereklerini yerine getirdik (dürüst olmak, kul hakkı yememek, adam kayırmamak, haksız kazanç sağlamamak) ne de Türklüğümüzün asaletinden bir eser kaldı. Eskiyle avunup durduk şimdinin Osmanlı torunları Cumhuriyeti istemedi, Cumhuriyetin çocukları Osmanlıyı görmezden geldi. Birliğimizi dirliğimizi unuttuk kimisi Atatürk’ü kullandı kimisi İslam dini adına insanları sömürdü.

Yaklaşan yeni dünya düzeninde eğer birlik olamazsak bölüneceğiz işte o zaman korkmamız gerekecek bayrağımızı göklerde görememekten ve ezanımızı duyamamaktan.