“Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz. Bu millet bağımsızlıktan yoksun yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır. Bu ulusu ben değil içimizdeki ruh, damarımızdaki kan kurtarmıştır. Efendiler biz hayat ve istiklal isteyen bir milletiz. Ve yalnız ve ancak bunun için hayatımızı yok etmeyi göze alırız. Diyor Gazi Mustafa Kemal Atatürk…
Tarih sahnesine baktığımızda büyük milletimizin şanla, şerefle, zaferle, mücadeleyle, azimle, kararlılıkla nasıl bugünlere geldiğini görebiliriz.
Düşün bir kere, Sen ki Türk’sün...
ve küffara;
“ Gök girsin, Kızıl çıksın! ” naraları atarak, korkudan Çin seddini yaptıran Kürşad’sın!
1071’de Bizans hegemonyasını yerle bir ederek Anadolu’nun kapılarını Türklere açan Selçuklu Sultanı Alparslan’sın,
29 kez kuşatılan, fethedilmesi imkansız denilen İstanbul’u alan ve Ayasofya kilisesini camiye çevirip Müslüman Türk Milletinin “Kılıç Hakkı” yapan Fatih Sultan Mehmet Han’sın!
Önce Vatan ! davasından binlerce yıldır zerre taviz vermemiş bir milleti, Kahraman Türk Milletini Kuvay-i Milliye ruhu ile bir araya getirerek, Dumlupınar’da, Kocatepe’de Sevr’i dayatmaya çalışan emperyalist uşaklara okkalı bir Türk Tokadı çeken Milli Mücadele Kahramanı Mustafa Kemal Atatürk’sün,
Sen adaletsin, hoşgörüsün, Müslümansın, Türk’sün…
Bozkırın dizginlenemeyen yiğitleri, umudun, vefanın, hoşgörünün yeryüzündeki temsilcisi, bulunduğu coğrafyaya huzur veren, islâmın sancaktarı, mazlum milletlerce her daim beklenen necip Türk milletinin ülküsü; nizam-ı alem ve i’lâ-yı kelimetullah olmuş ve bu büyük millet bu ülkü doğrultusunda fetihler yapmış, çok uzun bir süre dünyaya adaletle, hoşgörüyle hükmetmişlerdir.
Bu asil hükmediş her daim küffarı rahatsız etmiş, onları “Türklere” baş eğdirme, kontrol altına alma ve hatta yok etme uğruna bir araya getirmiş ve “Türklerden” kurtulmak için her yolu deneseler de hep hüsrana uğramış fakat tıynetleri gereği de hiçbir zaman hain emellerinden vazgeçmemişlerdir.
Uluslararası güçler büyük Türk milletiyle bilek savaşıyla baş edemeyeceklerini iyice kavradıktan sonra nihai hedeflerine ulaşabilmek adına; Irak ve Suriye’nin kuzeyinde PKK denilen eli kanlı terör örgütünü kurmuş, örgüt mensuplarına eğitim vermiş, beslemiş, büyütmüş ve PKK eliyle; askerimizi, polisimizi, halkımızı, öğretmenlerimizi ve dahi kundaktaki bebeklerimizi şehit etmiştir. Yetmemiş, pkk veya başka örgüt mensubu teröristleri kullanarak ülkemizin değişik yerlerinde bombalı eylemler, patlamalar gerçekleştirmiş ve nitekim milletimizde huzur bırakmamıştır. Yine bu eli kanlı örgüte tırlarla; tonlarca silah yardımında bulunarak Suriye sınırında bir terör devleti kurma gayretiyle sözde “kürdistan” hedeflerini her daim diri tutmuşlardır. Ancak Devletimizin gerçekleştirdiği dört büyük sınır ötesi operasyon bu hayale geçit vermemiştir.
Türk müsün? Müslüman mısın ?
Alevi misin ? Sünni misin ?
Sağcı mısın ? Solcu musun ?
diye içimize nifak tohumları ekerek, bizleri birbirimize düşürmeyi, ayrıştırmayı dönem dönem kısmen başarsalar da yine galip gelen sağ duyulu vatandaşlarımızın hassasiyetleri olmuştur. Sırtlarını PKK’ya yasladıklarını ifade eden HDP’ yi uluslararası alanda destekleyip arkalarında durarak, HDP’ li vekiller vasıtasıyla Türk milletine meydan okumaya kalkmak, “hendek” operasyonlarında maalesef 800’ ün üzerinde şehit vermemize sebep olmak, insanlarımızın dini hassasiyetlerini kullanarak FETÖ’ yü başımıza musallat etmek, 15 temmuz darbe girişimiyle ülkeyi dize getirmeye kalkmak, şurada 5-6 sene önce yaşadığımız vahim süreçlerdir.
Türk milletinin vatan sevgisini, tankların önüne yatan cesur yürekleri, önce ülkem ve milletim diyen yiğitlerin varlığını küçük gören ulusal güçler, hedeflerine ulaşamayınca ABD Başkanı ve destekçileri AB ile ülkenin içişlerine demokratik yollarla müdahale edeceğiz ve ekonomik baskılarla iktidarı değiştireceğiz demekten ve bunu aleni bir şekilde dile getirmekten de geri durmamışlardır.
Tüm bunları yapmaktan bahsederken maalesef, sponsorluklarını yaptıkları bazı basın kuruluşlarımızı, kalemini satmış sözde yazarları kullanmaları yine sözde bize destek söylemlerinde bulunup en ünlü dergi kapaklarında olumsuz bir şekilde “14 Mayıs” vurgusunu yapmaları ve de ülkeye sözde demokrasiyi, huzuru, barışı getireceğini söyleyip çözümü Avrupa’da, ABD’de, Almanya’da arayan siyasileri kullanıyor olmaları ülkemiz adına son derece üzücü bir durumdur.
Görünen odur ki, bu kavga dünden bugüne süregelen Hilâl ile Haç'ın kavgasıdır. Ve haçlı güruhu Türk düşmanlığı zihniyetinden vazgeçmeyecek ve bu uğurda da gerek dış baskılarla gerekse içerdeki destekçilerle hedefleri için uğraşmaya devam edecektir.
Şu unutulmamalıdır ki tarafımız Devlettir, millettir velhasıl Türkiye’dir, Türk Dünyasıdır. Bizim verecek bir karış toprağımız yoktur. Bizim feda edecek tek bir kardeşimiz dahi yoktur. Farklılıklarımızın zenginlik olduğunun bilincinde olan, ayrı düşüncelerde olsak da kardeşçe yaşayabilmeyi başarmış bir millet olarak geçmişte yaşanılan sıkıntılardan, sancılı süreçlerden ders alarak geleceğimizi birlik ve beraberlik içinde, ötekileştirmeden, ayrıştırmadan ortak akıl ve ahlakla inşa etmek için var gücümüzle çalışmalı, gayret göstermeliyiz.