Sönmezler Fırın
Sönmezler Fırın

Hakan Eroğlu'nun Kaleminden, Gazze'de İnsanlık Ölüyor

Gündem (Web Sitesi) - Web Sitesi | 13.06.2024 - 08:18, Güncelleme: 13.06.2024 - 08:19
 

Hakan Eroğlu'nun Kaleminden, Gazze'de İnsanlık Ölüyor

Hakan Eroğlu'nun Kaleminden, Gazze'de İnsanlık Ölüyor
Vaat edilmiş topraklar gibi bir inancı, bir hedefi olan Siyonizm, arkasındaki emperyalist güçlerle kendisine daha rahat hareket alanı kazandırabilmek adına 1948’de İsrail devletini kurmayı başarmıştır. Vaat edilmiş topraklar, tam sınırları belli olmamakla birlikte İsrail ve Filistin başta olmak üzere içerisinde Kıbrıs dâhil ülkemizin de bazı yerlerinin içinde olduğu Fırat nehrinden Nil nehrine kadar olan bölgeyi kapsamaktadır. Ortadoğu’yu kana bulayarak Arap baharı adıyla ya da iç savaş senaryolarıyla göç hareketlerinin başlamasına sebep olarak içleri boşaltılan bölgelerin özellikle Yahudi nüfusu ile doldurulmaya gayret edilmesinin ardında vaat edilmiş topraklar inancı ve büyük İsrail projesi yatmaktadır. Suriye’de, Lübnan’da, Irak’ ta yaşananlar gözümüzün önünde cereyan etmektedir. Düne kadar ülkemiz güney sınırlarında da Akdeniz’e kadar uzanan bir terör koridoru kurmak suretiyle Büyük İsrail Projesi hedeflerini hızlandırmak istemişlerdir.  Çünkü hedeflerinin bir ayağı Anadolu coğrafyasıdır.  Ancak ne işimiz var Libya’da, ne işimiz var Suriye’de diyenleri üzerek Türk Devleti gerek Libya’yla yaptığı görüşmeler, gerekse Zeytindalı, El-Bab, Bahar Kalkanı harekâtlarıyla gereğini yapıp emperyalist odakların oyunlarını o dönem itibarıyla bozmuştur. Ancak İsrail durmamış hedefinden vaz geçmemiş ve görünen o ki durmayacaktır. İnsan onurunu yok sayan, belirli bir grubun ulusu, etnik kökeni, ırkı, dinsel veya siyasi görüşü nedeniyle bilerek ve istenerek, sistematik bir şekilde ortadan kaldırılmaya çalışılması,  yaşam alanlarının yok edilmesi ya da el konulması velhasıl insanlığa karşı en büyük suç; soykırım olarak tanımlanmaktadır. İşte Gazze’de tam anlamıyla bir katliam, tam anlamıyla bir soykırım yaşanmaktadır. 7 Ekimden buyana neredeyse 250 gündür İsrail tarafından Gazze’ye yönelik gerçekleştirilen saldırılarda ölenlerin sayısının 37 bin 124 'e, yaralı sayısının 84 bin 712 'ye yükseldiği, 15.517 çocuğun şehit olduğu ve yine 17.000 çocuğun ise anne, babasından biri veya ikisi olmadan yaşadığı, yüz binlerce insan yerinden edildiği bildirilmektedir. Dokuz aydır devam eden bu canice, akıllara vicdanlarsa sığmayan saldırılarda; sivil alanları, ibadet yerlerini, okulları ve hastaneleri de hedef alan bombardımanlar sonucu çaresiz bırakılan insanlar başta yaşam hakkı olmak üzere en temel insani haklarından yoksun bırakılmıştır. Son bilgilere göre Gazze’deki tek oksijen tankının sayılı saatler içerisinde devre dışı kalma ihtimalinden dolayı ölü ve yaralı sayısının daha da artacağından endişe edilmektedir. Vahşet, gözyaşı, açlık, sefalet, zulüm durmuyor bebekler, çocuklar diri diri yakılıyor ve insanlık ölüme terkediliyor. Birçok Avrupa ülkesinde sivil halk tarafından protestolar yapılırken sözde insan hakları savunusu Birleşmiş milletler, ABD, Avrupa neden susuyor? Susmakla kalmayıp protesto edenlere hunharca muamelede bulunuyor ve soykırıma sessiz kalınıyor? İşlerine gelmeyen bir durumda taraflı tarafsız herkesi suçlayanlar yoksa sessiz kalarak bir nevi bu katliama destek verdiklerini mi ifade ediyorlar? Şaşırmıyoruz tabii ki. Hadi bunları anladık ta İslam dünyasının sessizliğine ne demeli? Gazzeli bir dede, şehit olan torunlarına bakarak: "Resulullah'a haber verin, senin ümmetin Gazze halkını yalnız bıraktı, ümmet bizi yüzüstü bıraktı deyin. Cesetlerimiz parçalandı, müdahale eden olmadı ya Resulullah, ümmet ise seyredip duruyor deyin diyerek, gözyaşlarıyla, harap bitap halde haykırışını da mı duymadılar? Peki, geride kalanlar… Açlığa, susuzluğa, sefalete terk edilenler… Gösteriş içinde, şatafat içinde yaşayıp dolar havuzlarında yüzen sözde emirlere, krallara ne demeli? Bu vicdansızlıkla kime hizmet ediyorlar? Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.a.v) bir hadisinde "Canı yanın sabretsin. Canı yakan, canının yanacağı günü beklesin." Diyerek Allah’ın adaletini dile getirip er ya da geç hesabın sorulacağını duyan, inanan, iman eden herkese aktarıyor. Başta da söylediğimiz gibi Siyonizm “vaat edilmiş topraklar” inancı için daha çok mazlumun ahını alacak olsa da bizler bu zulme sessiz kalmamalıyız. Öldürülen insanlık için her daim hakkın, mazlumun yanında yer almalıyız. Ayrıca unutmamak gerek ki bugün sessiz kalırsak yarın bu tek dişini kalmış azgın güruhun hedefinde ülkemiz olacaktır. Sinsi oyunlarından asla vazgeçmeyecek, Büyük İsrail projesi hedefleri için her türlü kansızlığı yapacaklardır. Bize düşen her daim haksızlığın karşısında durmak, mazluma sahip çıkmaktır. Dün olduğu gibi bugünde  Büyük Türk Milletine yakışan budur.     HAKAN EROĞLU
Hakan Eroğlu'nun Kaleminden, Gazze'de İnsanlık Ölüyor

Vaat edilmiş topraklar gibi bir inancı, bir hedefi olan Siyonizm, arkasındaki emperyalist güçlerle kendisine daha rahat hareket alanı kazandırabilmek adına 1948’de İsrail devletini kurmayı başarmıştır. Vaat edilmiş topraklar, tam sınırları belli olmamakla birlikte İsrail ve Filistin başta olmak üzere içerisinde Kıbrıs dâhil ülkemizin de bazı yerlerinin içinde olduğu Fırat nehrinden Nil nehrine kadar olan bölgeyi kapsamaktadır.

Ortadoğu’yu kana bulayarak Arap baharı adıyla ya da iç savaş senaryolarıyla göç hareketlerinin başlamasına sebep olarak içleri boşaltılan bölgelerin özellikle Yahudi nüfusu ile doldurulmaya gayret edilmesinin ardında vaat edilmiş topraklar inancı ve büyük İsrail projesi yatmaktadır. Suriye’de, Lübnan’da, Irak’ ta yaşananlar gözümüzün önünde cereyan etmektedir. Düne kadar ülkemiz güney sınırlarında da Akdeniz’e kadar uzanan bir terör koridoru kurmak suretiyle Büyük İsrail Projesi hedeflerini hızlandırmak istemişlerdir.  Çünkü hedeflerinin bir ayağı Anadolu coğrafyasıdır.  Ancak ne işimiz var Libya’da, ne işimiz var Suriye’de diyenleri üzerek Türk Devleti gerek Libya’yla yaptığı görüşmeler, gerekse Zeytindalı, El-Bab, Bahar Kalkanı harekâtlarıyla gereğini yapıp emperyalist odakların oyunlarını o dönem itibarıyla bozmuştur. Ancak İsrail durmamış hedefinden vaz geçmemiş ve görünen o ki durmayacaktır.

İnsan onurunu yok sayan, belirli bir grubun ulusu, etnik kökeni, ırkı, dinsel veya siyasi görüşü nedeniyle bilerek ve istenerek, sistematik bir şekilde ortadan kaldırılmaya çalışılması,  yaşam alanlarının yok edilmesi ya da el konulması velhasıl insanlığa karşı en büyük suç; soykırım olarak tanımlanmaktadır.

İşte Gazze’de tam anlamıyla bir katliam, tam anlamıyla bir soykırım yaşanmaktadır. 7 Ekimden buyana neredeyse 250 gündür İsrail tarafından Gazze’ye yönelik gerçekleştirilen saldırılarda ölenlerin sayısının 37 bin 124 'e, yaralı sayısının 84 bin 712 'ye yükseldiği, 15.517 çocuğun şehit olduğu ve yine 17.000 çocuğun ise anne, babasından biri veya ikisi olmadan yaşadığı, yüz binlerce insan yerinden edildiği bildirilmektedir. Dokuz aydır devam eden bu canice, akıllara vicdanlarsa sığmayan saldırılarda; sivil alanları, ibadet yerlerini, okulları ve hastaneleri de hedef alan bombardımanlar sonucu çaresiz bırakılan insanlar başta yaşam hakkı olmak üzere en temel insani haklarından yoksun bırakılmıştır. Son bilgilere göre Gazze’deki tek oksijen tankının sayılı saatler içerisinde devre dışı kalma ihtimalinden dolayı ölü ve yaralı sayısının daha da artacağından endişe edilmektedir. Vahşet, gözyaşı, açlık, sefalet, zulüm durmuyor bebekler, çocuklar diri diri yakılıyor ve insanlık ölüme terkediliyor.

Birçok Avrupa ülkesinde sivil halk tarafından protestolar yapılırken sözde insan hakları savunusu Birleşmiş milletler, ABD, Avrupa neden susuyor? Susmakla kalmayıp protesto edenlere hunharca muamelede bulunuyor ve soykırıma sessiz kalınıyor? İşlerine gelmeyen bir durumda taraflı tarafsız herkesi suçlayanlar yoksa sessiz kalarak bir nevi bu katliama destek verdiklerini mi ifade ediyorlar? Şaşırmıyoruz tabii ki. Hadi bunları anladık ta İslam dünyasının sessizliğine ne demeli?

Gazzeli bir dede, şehit olan torunlarına bakarak: "Resulullah'a haber verin, senin ümmetin Gazze halkını yalnız bıraktı, ümmet bizi yüzüstü bıraktı deyin. Cesetlerimiz parçalandı, müdahale eden olmadı ya Resulullah, ümmet ise seyredip duruyor deyin diyerek, gözyaşlarıyla, harap bitap halde haykırışını da mı duymadılar? Peki, geride kalanlar… Açlığa, susuzluğa, sefalete terk edilenler… Gösteriş içinde, şatafat içinde yaşayıp dolar havuzlarında yüzen sözde emirlere, krallara ne demeli? Bu vicdansızlıkla kime hizmet ediyorlar?

Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.a.v) bir hadisinde "Canı yanın sabretsin. Canı yakan, canının yanacağı günü beklesin." Diyerek Allah’ın adaletini dile getirip er ya da geç hesabın sorulacağını duyan, inanan, iman eden herkese aktarıyor.

Başta da söylediğimiz gibi Siyonizm “vaat edilmiş topraklar” inancı için daha çok mazlumun ahını alacak olsa da bizler bu zulme sessiz kalmamalıyız. Öldürülen insanlık için her daim hakkın, mazlumun yanında yer almalıyız. Ayrıca unutmamak gerek ki bugün sessiz kalırsak yarın bu tek dişini kalmış azgın güruhun hedefinde ülkemiz olacaktır. Sinsi oyunlarından asla vazgeçmeyecek, Büyük İsrail projesi hedefleri için her türlü kansızlığı yapacaklardır. Bize düşen her daim haksızlığın karşısında durmak, mazluma sahip çıkmaktır. Dün olduğu gibi bugünde  Büyük Türk Milletine yakışan budur.

 

 

HAKAN EROĞLU

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bafrahaberi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.